26 Şubat 2010 Cuma

Konferans

İlk MUN konferansım ^^. Qatar delegesiyim ve UNIFEM komitesindeyim. Çokoş. Yarın 16.15te biz sıradan delegelerin işi bitiyor. 7den sonra kokteyl ve parti varmış ama biz kendi alternatif partimizi yapmaya karar verdik. Yeterince hızlı bir şekilde KOÇ'u terkedebilirsek 19.30 gibi taksimde olacağız. Çok heyecanlı. Cem, Deniz ve Sinan'ı da ikna edersek gerçek anlamda bir alternatif parti yaratmış oluruz VEEEE esas olay formal clothes. Döpiyesle takılmak. Efsane olacak olm, mesai çıkışı takılmak colleague'lerle! Canon EOS 450D ' de yanımda olacak, yarın olmazsa da en geç pazartesi akar fotolar facebooka bloga deviantarta filan.

Pazar 15.00da iş sanata bekliyoruz!

24 Şubat 2010 Çarşamba

BEN KİMİM? PEER GYNT!


…yaşlı Per Günt ormanda yürürken yerde iri bir soğan görür. Onu eline alır, bakar, kendisini o soğana benzetir. Soğanın her bir yaprağı, hayatının farklı dönemlerindeki Per Günt'tür. Tek tek yaprakları soymaya başlar. En üst yaprak; geyik avında akıl almaz numaralar yapan palavracı Per Günt, bir alttaki yaprak; Norveç'te düğünün orta yerinden gelini kaçıran çılgın Per Günt, bir daha alttaki yaprak; Fas çöllerinde, çalıntı bir atın sırtında, şans eseri bulduğu kral kostümleri içindeki sahte peygamber Per Günt, bir alttakinin altındaki yaprak; Amerika'da akıl almaz işler çeviren, fırsatçı zengin Per Günt. Bu böyle sürüp gider. Per Günt, soyduğu soğan yapraklarının en dibinde bir çekirdek bulmayı, en sonunda hiç değişmemiş, kendi olarak kalmış gerçek bir Per Günt'e ulaşmayı bekler. Ama soğanın çekirdeği yoktur ki! Per Günt eli boş, önünde yere dökülen soğan yapraklarıyla baş başa kalır. O zaman kendine sorar: Ben kimim?

Şubat '10



Adı geçen ayın sonuna oldukça yaklaşmış bulunmakta olduğumuzu bilmenin mutluluğu içindeyim. Mart ayını sabırsızlıkla bekliyorum. Her ne kadar hakkında kötü dedikodular olsa da, mart ayının beni hayalkırıklığına uğratmayacağına hep inandım, ve iyi niyetimi sömürmediğini rahatlıkla söyleyebilirim.
Mart, Nisan ve Mayıs aylarını müziğe ayırmayı planlıyorum. O kadar uzak kaldım ki bu sefer gerçekten tembellik yapmayabilirim. Bu hafta MUN aradan çıkıyor, Peer Gynt de her ay oynanacak olsa da premiere'den sonra üzerimdeki ağırlığını neredeyse tamamen kaldıracak. Geriye doğumgünü partileri, Almanya gezisi, Almanları İstanbul'da gezdirmek, okul sınavlarına çalışmak ve tatil planları yapmak gibi keyifli işler kalıyor.
Tatil demişken, aslında ben her zaman tatildeyim. Meşgul olmamın nedeni genel olarak tembel bi insan olup işlerimi sürekli ertelemem. Bazen kendimi bütün giysilerini top haline getirmiş, kollarının arasından sarksa da birbirine sıkıca karışmış giysilerden hiç birini düşürmeyen, onları bir yere koyup başka işlerle uğraşmak isteyen ama bir kere bırakırsa bir daha toparlayamayacağını düşünen bir kız olarak görüyorum. Çünkü hayatım bu şekilde gidiyor.
Arada sırada apartman boşluğuna düşen çorap tekleri olur çamaşır silkelerken. Büyükçe bir tişört yada ne bileyim çarşaf filan silkeliyorsanız ve yeterince dikkatli değilseniz araya karışmış bir çorap yada iç çamaşırı camdan aşağı düşebilir. Düşen çamaşırlar yaz aylarında yoğunlaşır, çünkü kışın hava soğuksa küvete doğru da silkelenebilirler. Bir de düşen çamaşırı oltayla alma çabaları vardır ki şimdiye kadar başarıyla sonuçlananını görmedim ama verdiği keyfe diyecek yoktur.
Piyano çalmak çok güzel.
Ben neden evin içinde üşüyorum sadece? Dışarıda pek üşümem. Çok ilginç yav. Tweety mi ne öyle bir şey vardı r harfini söyleyemiyordu. Söyleyemiyovdu yani, hehe. Karnım da acıktı. Dolapta dünden kalan yemekler var, bir de dün ne yediğimi hatırlasam.
Sağlıcakla kalın, her şeyin başı sağlık.
Bana da afiyet olsun.

23 Şubat 2010 Salı

Geldim.

Gitmemiştim ki zaten. Gidemiyorum çünkü müzik dinliyorum.
Yeniden martı sesleri duymak ne güzel.
Alternatifin çıkış noktası martı sesleri olmalı, gerçekten de insanı ana akımlardan uzaklaştırıyor. Fizik dersinde martı seslerini dinlemek. Üstelik yanımdaki sınıf arkadaşım bana garsoniyeri olduğunu ve maceralarını dinlemek isteyip istemediğimi sorarken. Geceleri yalnız olmayı gerçekten sevmiyorum. Bu blog işi gerçekten iyi oldu, karanlıktan korktuğum için bir şeyle meşgul değilsem holün karanlığının yüzüme vurması beni gerçekten tedirgin ediyor.

Merhaba Uzayadamı.


Yarına King Lear incelemesi ve El Niño ile ilgili almanca sunum yapmam gerekiyor. Hatta armoni ödevimi de yapabilirim, ki perşembe cuma cumartesi MUNDP'de olacağım ve pazar oyunum olduğu için MUN'i ekeceğim faktörleri işin içine katıldığında müzikle uğraşmak kulağa mantıklı gelmiyor değil.

Ayıp ettim kusura bakmayın böyle bir Hello Spaceboy yazısı olmaz. Merhabalar efendim, ben Tanrı, Uzayadamı. Esasen zat-ı alim dişidir; mamafih sizin tek tanrınızın cinsiyeti olmaz bunu biliyorsunuzdur.

Şu an neden geleceğim için yatırım yapmak yerine blog oluşturduğumu açıklamak ve kendimi affetmek istiyorum:
  • Evde yalnızım.
  • Ayağımda çorap yok ve ayaklarım üşüyor.
  • Duş almam gerekiyor mu bunu düşünmek için biraz kafamı boşaltmam lazım.
  • Blog olayısı çok hoşuma gitti.
  • An Education filmi hakkında pozitif geribildirimler aldım.
  • Tatildeyim ve istemediğim şeyler yapmam gerektiğini bilmek beni istediğim şeyleri yapmaktan bile aciz kılıyor.

Şimdi El Niño ile ilgilenip matematik ödevimi yapacağım ve yeniden sizlerle olacağım.